“Parasız” Eğitimin Parasını Kim Ödüyor?

Dünyanın her ülkesinde, üniversite eğitimi alan kişilerin gelirleri lise mezunlarına göre çok daha yüksektir.  Üniversite eğitiminin bireylere getirisi, eğitim düzeyi düşük ülkelerde, gelişmiş ekonomilere oranla daha da yüksektir. Örneğin, ABD’de üniversite mezunlarının maaşları, lise mezunlarından %75 daha yüksek iken,  Türkiye’de, üniversite mezunlarının gelirleri, lise mezunlarının iki katından fazladır.  Diğer bir deyişle, üniversite eğitimi almak, bireyin geleceği açısından, getirisi çok yüksek olan bir ekonomik yatırımdır.

İnsana yapılan bu ekonomik yatırımın faydasını görenler, tabii ki üniversite eğitimini alan bireylerin kendileridir.  Öte yandan, her yatırım gibi, üniversite eğitiminin de bir maliyeti vardır.  Üniversitede yapılan araştırma-geliştirme çalışmaları, bilgi üretilmesi ve üretilen bilginin öğrencilere aktarımı  bu maliyeti oluşturur.  Bu maliyetin içinde üniversite hocalarının maaşları, laboratuvar ve bilimsel araştırmalara harcanan paralar vs. gibi kalemler vardır.

Üniversite eğitimi, pahalı bir üretimdir. Hele, dünya standardında bilgi üreten ve bu bilgiyi öğrencilere aktaran bir üniversite isterseniz, bunun maliyeti çok yüksek rakamlara ulaşır.  (Örnek olarak, bir üniversite, kimya dalında dünya çapında önemli araştırmalar yapabilecek ve evrensel bilgi birikimini artıracak kalitede bir Yardımcı  Doçent almak isterse kadrosuna,  sadece bu öğretim üyesinin laboratuvarı için bir milyon dolar harcamak durumundadır.) Tabii, her üniversite dünya çapında olmak zorunda değildir ve olamaz.  Fakat mütevazi, orta halli üniversitelerin bile işletme maliyetleri  yüksektir.

Türkiye’de devlet üniversiteleri parasızdır.  Bu demektir ki, devlet üniversitesine giden bir öğrencinin  KENDİSİNE yaptığı bu yatırımın maliyeti, halkın ödediği vergilerle karşılanmaktadır.

Bu da şu anlama gelir: Ahmet Bey’in oğlu Cemal üniversiteye bedava gitsin ve mezun olunca daha yüksek kazanç sağlayabilsin diye, emekli Ayşe Teyze, balıkçı Hasan Amca gibi  Türkiye’de vergi veren herkes, Cemal’in üniversite maliyetini  yüklenmektedir.

Burada önemli birkaç soru ortaya çıkmaktadır.

1) Bu işin balıkçı Hasan Amca’ya maliyeti nedir? 

2)  Ahmet Bey’in oğlu Cemal’in, para vermeden, Balıkçı Hasan’ın desteği sayesinde (Hasan’ın vergileri ile) üniversite eğitimi alması ve bu sayede mezun olduktan sonra gelir potensiyelini artırmasının  balıkçı Hasan’a faydası nedir?

3) Eğer Ahmet Bey zengin biri ise, oğlu Cemal’in balıkçı Hasan’ın vergileri sayesinde para vermeden üniversitede okuması doğru mudur?

4)  Bu sistemden daha adil, kaynakları daha doğru kullanan bir sisteme geçilebilir mi?

5) Bu sistem içinde üniversite eğitimi alan Cemal’in üzerine düşen kamu sorumluluğu var mıdır?

Bu soruların kısa cevaplarını verip, konunun devamını başka bir yazıya  bırakacağım.

1. Sorunun cevabı: Türkiye’nin iyi bir üniversitesinde bir öğrenciyi bir yıl eğitmenin maliyeti yaklaşık 50,000 TL’sıdır.  Dolayısıyla, bir öğrencinin dört yıllık üniversite eğitiminin maliyeti 200,000 TL’sıdır.  Mütevazi üniversitelerde bile dört yıllık eğitimin maliyeti yaklaşık 100,000 TL’sıdır.

Bu demektir ki, devlet üniversitelerinde para vermeden eğitim alan her öğrenciye (ve Ahmet Bey’in oğlu Cemal’e), halkın ödediği vergiler vasıtası ile en az 100,000 TL para  aktarılmaktadır.

Balıkçı Hasan Amca’nın ve emekli Ayşe Teyze’nin paraları bu şekilde Ahmet Bey’in oğlu Cemal için harcanmamış olmasaydı, başka ne şekilde kullanılırdı?

Tabii ki bu paranın alternatif kullanım alanları vardır. Ayşe Teyze’nin kasabasına yol yapmak için, veya emekli maaşını artırmak için;  balıkçı Hasan Amca’nın ihtiyacı olan balıkçı limanını yapmak için, ya da başka şekillerde kullanılabilirdi bu paralar.

Dolayısıyla, üniversitelerin “parasız” olmasının Ayşe Teyze’ye maliyeti, emekli maaşının olabileceğinden düşük olması, Hasan Amca’ya maliyeti ise ihtiyacı olan balıkçı limanına sahip olamamasıdır.

2) Üniversite eğitiminin, mezun olan öğrenciye maddi faydası, o öğrencinin mezun olduktan sonra emekli olana kadar kazanacağı gelir ile, lise mezunu olarak kalmış olması halinde kazanacağı gelir arasındaki  farkdır. Bu rakam Türkiye’de en kaba bir hesapla bile 600,000 TL’sından az değildir. Diğer bir deyişle, üniversite mezunları, emekli olana kadar, lise mezunu olarak kalmaları halinde elde edecekleri kazançlarından ortalama 600,000 TL daha fazla para kazanacaklardır.  Yani, üniversite diplomasının bireye getirisi en az 600,000 TL’sıdır.

 Başka bir açıdan bakacak olursak, balıkçı Hasan’ın Ahmet Bey’in oğlu Cemal’e yaptığı yatırımın sonucu olarak, Cemal 600,000 TL’lık ek kazanç sahibi olacaktır.

 Balıkçı Hasan, (ve vergi veren halk) kendisine maddi kazanç getirmeyen  bu yatırımı Ahmet Bey’in oğlu için neden yapsın?  Bu sorunun cevabı şudur: Cemal’in üniversite mezunu olması, Cemal’in kendisine doğrudan faydası olduğu gibi, dolaylı olarak balıkçı Hasan’a, Ayşe Teyze’ye ve toplumun diğer bireylerine de fayda sağlar. Çünkü, yüksek eğitimli bireyler toplumun  üretkenliğini artırırlar ve bu üretim artışından ortaya çıkan  gelir yükselmesi, toplumdaki diğer insanların da refahını artırır.  Ayrıca, bilimsel araştırmalar göstermiştir ki, ülkenin eğitim düzeyinin artması, ülkedeki kurumların kalitelerinin artmasına, demokrasi düzeyinin yükselmesine yol açar.  Kısaca, denizde yükselen dalganın sandalları sırtlaması gibi, ülkenin ortalama eğitim düzeyinin yükselmesi, ülkenin ekonomik ve sosyal gelişmesini sağlar.

 Özetle, üniversite eğitimi, üniversiteden mezun olan bireylere maddi kazanç getirmenin yanısıra, toplumun geneline da fayda sağlayan bir ekonomik yatırımdır.  Bu yüzden, özellikle Türkiye gibi eğitim seviyesi düşük ülkelerde, halkın vergilerinin bir kısmının “insana yatırım” olarak, üniversite masrafını kendileri karşılayamayacak öğrenciler için harcanması doğru bir yatırım kararıdır.

3) Halkın, ödediği vergiler ile üniversite  öğrencilerinin eğitim maliyetlerini üstlenmesi genel olarak doğru bir yatırım olsa da, öğrenci başına ortalama 100,000 TL olan bu yatırım, HER öğrenci için mi yapılmalıdır?  Bu sorunun cevabı “Hayır”dır.

Üniversite öğrenim parasını karşılayabilecek mali durumu olan öğrencilerin okul paralarının vergiler tarafından ödenmesi, hiçbir ekonomik mantığı olmayan, kaynakları yanlış harcayan, ve gelir dağılımını bozan bir politikadır.

Türkiye’de uygulanagelen sistem, mali durumu ne olursa olsun, her bireyin devlet üniversitelerine parasız gitmesidir.  Yapılması gereken ise halkın vergilerinin mali durumu zayıf olan öğrencilere yatırım amacıyla kullanılması; öte yandan, üniversiteye gitmek isteyen ve eğitim maliyetini karşılayabilecek durumu olanların ise bu yatırımının maliyetini kendilerinin ödemeleridir. 

4) Bugünkü sistemde, zengin ya da fakir, her öğrenci üniversiteye parasız gitmekte, ve bu sebeple fakir bireyden zengine GELİR TRANSFERİ  olmaktadır. Bu durumu başka bir açıdan görmek için şöyle düşünebiliriz.  100,000 TL üniversite maliyetini cebinden verip çocuğunu üniversiteye göndermeye razı zengin bir ailenin çocuğu eğer üniversiteye bedava giderse, balıkçı Hasan Amca, kendisine gereken balıkçı limanına sahip olamama pahasına o çocuğu destekliyor demektir.

(Ideal çözüm, her üniversite öğrencisinin kendi okul maliyetini birey olarak  kendisinin yüklenmesi, ve kendi geleceğine yatırımı kendisinin yapmasıdır.  Bu sistemin oluşması için finans piyasalarının daha gelişmiş olması ve ev satın almak için verilen “mortgage” kredileri gibi, öğrencilere “üniversite eğitim kredisi” verebilmesi, özel sektör açısından kredi vermenin “riskli” olacağı öğrenciler için ise devletin düşük faizli kredi yaratması, (hiç bir şekilde kredi alamayacak durumda olan öğrencilere, ve teşvik edilmesi istenen branşlarda okumak isteyenlere karşılıksız burs vermesi) gerekmektedir. Kaynakları optimum kullanacak böyle bir sistemin detaylarını, muhtemel problemlerini, bunların nasıl çözülebileceğini başka bir yazıya bırakıyorum).

5)  Bugünkü sistemde, vergi veren vatandaşın parası ile üniversite eğitimi alan üniversite mezununun sorumluluğu nedir? Toplumun kendisine yaptığı bu yatırım sayesinde gelir potensiyelini ikiye katlayan üniversite mezununun, bu yatırımın bedelini geri ödeme yükümlülüğü  var mıdır? Böyle bir yükümlülük hukuken olmamakla birlikte, üniversite eğitimi alarak hayat boyu elde edeceği gelir toplamını en az 600,000 TL artıran bir kişinin, bu artan kazancının bir miktarını, kendisine bu yatırımı yapan topluma geri ödemesinin gerektiği düşünülemez mi?

 Örneğin, ABD’de üniversiteler bedava değil, paralı (ve pahalı) olmasına rağmen, üniversite mezunları, mezun oldukları okullara çok ciddi bağışlarda bulunmaktadırlar

ABD’ de sadece 2014 yılında üniversitelere bireyler tarafından yapılan bağışlar 38 MILYAR dolardır. (ABD’de 25 yaş üzeri her üç kişiden birinin üniversite mezunu olması, ve ABD’de kişi başına gelirin yüksek olmasının bu rakamın büyüklüğüne  etkisi vardır. Fakat yine de bu, büyük bir rakamdır.)

Türkiye’de de üniversite mezunlarının, vergi veren vatandaşlar tarafından kendilerine yapılmış olan yatırımın  maliyetini bir ölçüde de olsa geri vermeyi düşünmelerinde, hem mezun oldukları üniversite için, hem kendilerinden sonraki kuşaklar için, hem de kendileri açısından fayda vardır.

Bu hareketin nasıl başlatılabileceğini ve bireylerin mezun oldukları universitelere bağış yapmalarının neden kendilerine de fayda sağlayacağını bir sonraki yazıya bırakıyorum.

 Twitter: @NaciMocan

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>