36 Kişinin Üretip 100 Kişinin Tükettiği Ekonomi

İçinde 100 kişinin yaşadığı bir ülke düşünün.   Bu yüz kişiden 20’si 18 yaşından küçük ya da 65 yaşından büyük olsun. Diğer bir deyişle, okul yaşında olan ya da emeklilik dönemindeki toplam kişi sayısı 20 olsun. Bu demektir ki, 100 kişilik bu ülkede, çalışmaya ve üretmeye en uygun olan 18-65 yaş aralığında 80 birey vardır.

Bu 80 kişiden 40’ı erkek 40’ı kadın olsun. Bu erkeklerinin içinde bir işte çalışanların oranı % 66 olsun. Bu demektir ki 40 erkeğin 26’sı çalışmakta, üretmekte ve gelir kazanmaktadır. Geri kalan 14 erkek ise çalışmamaktadır. Bunların çok az bir kısmı okula gitmekte, büyük çoğunluğu ise evde oturmakta veya boşta gezmektedir.

Kadınların çalışma oranı % 25 olsun. Bu demektir ki, çalışma yaşında olan 40 kadından 10 tanesi çalışmakta, diğer 30’u evde oturmakta ya da boşta gezmektedir.

Sonuç olarak bu toplumda çalışarak üretim yapan insan sayısı 26 erkek ve 10 kadından oluşan toplam 36 kişidir. Bu 36 kişi tarafından yapılan üretimden elde edilen gelir ise 100 kişi tarafından paylaşılmaktadır. Diğer bir deyişle, 36 kişinin çalışması 100 kişiyi beslemek durumundadır.

 Yukarda verilen bu rakamlar rastgele bir örnek değil, Türkiye’deki durumun ta kendisidir. Türkiye’de kişi başına düşen gelirin az olmasının nedeni az insanla üretilen gelirin (Gayri Safi Milli Hasıla’nın) çok insana pay edilmesidir.

Dünyanın diğer ülkelerinde durum nedir?

Dünyanın bir çok ülkesinde çalışma yaşındaki erkek nüfusun %75 – %80’i bir işte çalışmaktadır. Alman erkeklerinin yüzde 76’sı, Meksika’lı erkeklerin 81’i, Rus erkeklerinin yüzde 73’ü, Japon erkeklerinin yűzde 89’u  bir işte çalışırken, Türk erkeklerinin sadece yüzde 66’sı çalışmaktadır.

Diğer ülkelerde çalışma yaşındaki kadınların yaklaşık % 65’i çalışmakta iken, Türkiye’de bu oran % 25’dir. Türkiye’de her 4 kadından sadece bir tanesi çalışmaktadır.

Dolayısıyla, Türkiye’de 100 kişiyi beslemek için sadece 36 kişi çalışmakta iken, diğer ülkelerde 100 kişiyi beslemek için 59 kişi çalışıp üretmektedir.

Altı çizilmesi gereken çok önemli bir nokta, Türk kadınlarının %25’lik çalışma oranının OECD ülkeleri içinde açık ara sonuncu olmasıdır. Örneğin, Norveç’li kadınların %75’i, Portekiz’li kadınların %65’i, Güney Kore’li kadınların %57’si, Meksika’lı kadınların %45’i çalışırken Türk kadınlarının sadece dörtte birinin çalışıyor olması Türk ekonomisinin ayağındaki parangadır.

Kadınların evde çalışmaları iş değil mi?

 Çocuk büyütmek, yemek yapmak gibi faaliyetler kadınların ev dışında çalışmalarına engel değildir. Güney Koreli, Meksikalı, Fransız, vs., her milletin kadınları ev dışında üretim yaparak ekonomik hayatın içine girmektedirler ve bu ülkelerde de çocuklar bakılmakta, yemekler yapılmakta, aile hayatları yaşanmaktadır. Kadınların yüksek oranda çalıştığı toplumlarda, çocuklar okulda daha az başarılı, aileler daha az mutlu değildir.

Sonuç olarak, Türk kadınları ekonomik hayatın içine girmeden, Türk Kadını’nın OECD sonuncusu durumunda olan %25’lik çalışma oranı yükseltilmeden, şu anki durumda 36 kişinin çalışarak 100 kişiyi beslediği Türkiye ekonomisi kişi başına geliri hızla yükseltemez.

 İçinde 100 kişi olan bir sandalda 64 kişi oturuyor ve kürek çekmiyorsa, geri kalan 36 kişinin kürek çekerek bu 100 kişilik sandalı ilerletmesi zordur.

Twitter: @NaciMocan

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>