TV Programlarında Bağırıp-Çağırmak ile Ekonomik Gelişmenin İlişkisi Nedir?

Bilimsel ekonomik analizin ortaya koyduğu temel sonuçlardan biri, rekabetin toplumun ekonomik refahına olan olumlu etkisidir. Firmaların birbirleriyle rekabet etmeleri, üretilen malın fiyatının düşmesine, kalitesinin artmasına ve dolayısıyla tüketici refahının yükselmesine sebep olur. Bireylerin birbirleri ile rekabetleri, işgücünün üretkenliğinin artmasına, aynı miktarda emek ile daha fazla üretim yapılmasına ve üretim maliyetlerinin düşmesine sebep olur.

Her sektörde (bankacılıktan eğitime, sanayiden turizme kadar) bireyler ve firmalar arasındaki serbest rekabeti sağlayacak yasal ortamı yaratmak ve daha üretken olan kişi ve kuruluşların bu üretkenliklerinin karşılığını alabilecekleri piyasa düzenlemelerini sağlamak, modern ekonomik sistemlerin temel şartlarından biridir.

Bireyler ve firmalar arasında rekabetin olmadığı toplumların refah seviyesi yükselmez. Diğer bir deyişle, piyasalarında rekabet yerine monopolün (tekelin) hakim olduğu ülkelerde insanların refah seviyesi daha düşüktür. Örneğin, bir çok bilgisayar firmasının rekabet ettiği bir piyasada bu firmalardan biri diğerlerini satın alarak rekabeti ortadan kaldırır ve tek satıcı (monopol) haline gelirse, bunun kaçınılmaz sonucu bilgisayar fiyatının artması ve tüketici tarafından satın alınan bilgisayar miktarının düşmesidir. Bu durum piyasada tekel durumuna gelmiş olan firmanin lehine, ve tüketicinin aleyhinedir.

Fakat, rekabetin ortadan kalkıp piyasanın tekelleşmesi sonucunda toplumun esas kaybı bilgisayarı daha yüksek fiyattan satın almak zorunda kalan tüketici değildir. Esas problem, piyasa tekelleştiği durumda oluşan bilgisayar fiyatının serbest rekabet durumunda ortaya çıkan fiyatın üzerinde olmasından dolayı bilgisayar satın almaktan vazgeçen insan sayısı, ve bu yüzden azalan ekonomik harekettir.

Diğer bir deyişle, bilgisayar piyasası monopol haline gelir ve bunun sonucu olarak bilgisayar fiatları 1,000 TL artarsa, bu durumda yine de bilgisayar satın alan bir insanın refahı düşer, fakat bu düşüş, bilgisayar satıcısı firmanın refahındaki artışa eşit olur.  Tüketici Ahmet Bey’in kaybı, üretici Mehmet Bey’in kazancı olmuştur. (Bu durumun gelir dağılımına etkisi olmakla beraber, kaybeden de kazanan da bu toplumda olduğu için, bunun toplam refaha etkisi yoktur.) Öte yandan, fiyatın 1,000 TL artmasından dolayı bilgisayar alamayacak duruma gelen tüketicinin refahındaki azalmayı telafi etmenin yolu yoktur. Toplumun esas kaybı budur.

Ekonomik modeller göstermektedir ki, her piyasanın monopolleşmeye gitme eğilimi vardır. Piyasada monopol durumunda olan firma, bu tekel avantajını kaybetmemek için başka firmaların rekabet amacı ile o piyasaya girme çabalarına engel olmak ister. Bu yüzden, gelişmiş ülkelerde büyük firmaların diğer firmaları satın alma yolundaki hareketleri ve böylesi muhtemel bir satışın piyasayı tekelleşmeye götürme eğilimi adalet bakanlıklarında çalışan düzinelerce ekonomistin araştırma konusudur. Bu analizler sonucunda, firmaların ortaklık ve birleşme tekliflerinin ne ölçüde tekelleşme yaratacağı ve bunun toplum refahına etkisi bilimsel olarak gösterilmeden adalet bakanlıkları bu satışlara onay vermez. Diğer bir deyişle, piyasalarda serbet rekabet ortamının sağlanması ve sürekliliği için çaba gösterilir.

TV’de Bağırmalar, Fikir Tekeli ve Haksız Rekabet

Yukarıda bahsedildiği üzere, ekonominin ürettiği mal ve hizmetler düşünülünce, tekelin (tek üreticinin) toplum refahına olumsuz etki yaptığını görmek zor değildir. Öte yandan, toplumun ekonomik refahını etkileyen, fakat farkına varılması daha zor olan başka tekelleşme eğilimleri de vardır. Bunların en önemli ve toplum refahı açısından en etkili olanlarından biri “fikir tekeli” dir.

Türkiye’de TV kanallarındaki siyaset ve spor programlarının en belirgin özelliği, konuşmacıların hepsinin aynı anda konuşmaya çalışmaları ve bu konuşmaların kısa sürede bağırış şekline dönüşmesidir.   Bu programların amacı “tartışmak” ve değişik görüş açılarını ortaya koyarak değerlendirmek olduğuna göre, asıl olan “fikirlerin rekabeti” sonucunda daha doğru düşünceyi ortaya çıkarmaktır. Diğer bir deyişle, TV’deki bir siyaset programına katılan konuşmacılar aslında fikir rekabeti yaparak kendi fikirlerini pazarlama yarışı içindedirler. Farklı fikir ve düşüncelerin sırayla ortaya konulduğu ve yine sırayla tartışıldığı bir ortamda iyi ve kötü fikirlerin değerlendirilmesi kolaydır.

Türkiye’deki TV programlarında olan durum ise, konuşmacıların kendilerini monopol durumuna getirerek diğer konuşmacıların “piyasaya girmelerine” engel olmaya çalışmalarıdır. Bunun yolu da rakip konuşmacıların sözünü kesmek, ve bağırış-çağırış içinde sadece kendi fikrinin duyulmasını sağlamaya çalışmaktır.

Diğer bir deyişle, kendi fikrinin kalitesine güvenmeyen konuşmacı rakibini (karşısındaki konuşmacıyı) susturmaya, onun konuşma hakkını elinden almaya, “serbest ve adil rekabet” şartlarını ortadan kaldırarak fikir piyasasını kendi tekeli haline getirmeye çalışmaktadır.

Türkiye’de “Fikir piyasasını monopolleştirme” eğilimini sadece televizyon programlarında konuk olan konuşmacılarda değil, devletin davranışlarında da görmek mümkündür. İnsanları susturmak ve yeni fikirlerin ortaya çıkarak “fikir rekabeti” yapmasına engel olmak tavrının en belirgin örneği, Türkiye’de vatandaşların fikirlerini belirttikleri Facebook ve Twitter hesaplarını devletin kapatma çabalarıdır.

Sansur(Kaynak: http://www.statista.com/chart/3217/twitter-content-removal-requests/)

Grafikte görüldüğü üzere Twitter içeriğini engelleme isteğinde Türkiye Rusya’nin bile önünde, açık ara Dünya Birincisi (!) dir.

Bu hareket, TV programlarında daha yüksek sesle bağırarak diğer konuşmacının fikrini örtbas etmeye çalışan konuşmacı tavrının benzeridir.

Anlaşılması gereken husus ise, mal ve hizmet piyasalarında olduğu gibi, fikir piyasasında da serbest rekabetin insan refahını yükselttiğidir. Yeni fikirlere ve düşüncelere açık olan toplumlar, daha yüksek oranda girişimci ve yaratıcı bireyler ortaya çıkarırlar, bilimsel metodu daha kolay adapte ederler, ve ekonomik ve sosyal açıdan daha hızlı gelişirler. Öte yandan, yeni fikirlerin ve “değişik” görüş açılarının ortaya çıkmasından rahatsız olan, bu yeni fikirlerin diğerleriyle rekabet etmesine izin vermeyen toplumlar, uzun vadede yeni fikir üretemez ve dünyayı iki adım geriden takip eder duruma düşerler.

Tabii ki, yeni fikir ve düşüncelerin hepsi iyi ve değerli olamaz. Bu fikirlerin bir kısmı çok kötü, bilim ve mantığın dışında, hatta bazısı insan onurunu zedeleyici bile olabilir. Fakat “iyi” ve “faydalı” fikirleri diğerlerinden ayırmanın tek yolu, her fikrin “serbest rekabet” yapısı içinde “piyasaya” çıkıp tartışılmasıdır. Ekonomik, bilimsel ve sosyal ilerleme, “yanlış olduğu düşünülen” fikirlerin örtbas edilmesi ile değil, tam tersine her fikrin tartışılıp değerlendirilmesi ile oluşur.

Türkiye’de fikirlerin serbestçe rekabet edebilecekleri bir ortamı yaratmak politikacıların çıkarlarına ters düşebilir. O yüzden, bireylerin sorumluluğu, değişimi kendilerinden başlatmak ve “fikir piyasasında fırsat eşitliği ve tam rekabet” talep etmektir.

Günlük yaşamın içinde “diğer fikirlere” söz hakkı vermek, “Su küçüğün, söz büyüğündür” gibi fikir rekabetini kısıtlayan köhne yaklaşımlara destek vermeden,  herkesin kendi fikrini (hoşa gitsin ya da gitmesin) serbestçe belirtebileceği ve bu fikirlerin tartışılıp en iyilerinin ortaya çıkarılacağı yeni bir kültür oluşumunun öncülüğünü yapmak, kendi davranışlarımızla topluma örnek olarak değişimi aşağıdan-kökten başlatmak, Türkiye’nin ekonomik gelişmesi için gerekli sosyal altyapısını düzenlemenin başlangıç noktalarından biridir.

Twitter: @NaciMocan

TV Programlarında Bağırıp-Çağırmak ile Ekonomik Gelişmenin İlişkisi Nedir?” üzerine 5 yorum

  1. Konu başlığınızdan soruna karşı bir çözümle geldiğinizi düşünmüştüm ama yalnızca sorunlardan ve sorunların sebeplerinden bahsetmişsiniz.(Ekonomi tvde bağırıp çağırmakla değilde şöyle gelişir gibi) Evet,haklısınız sorunlardan bahsetmek önemli bir şey fakat bizim geri kaldığımız diğer bir şey ise çözüm getirmek ve çözüm yolunda fiili katkıda bulunmak bunlarda da ilerleyeceğiz umarım.

    1. Muzaffer Bey, haklisiniz. Yazilarin cok uzun olmamasi amaciyla simdilik oncelikle sorunlardan bahsediyorum. Cozum oneren yazilara basliyacagim kisa zamanda.

  2. Hocam fikir ve yorumlarınızda ufkumuzu genişlettiğiniz için teşekkür ederim. Müreffeh ve eleştirel bir Türkiye için muhakkak ki elimizden geleni sonuna dek yapmalıyız.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>