Kategori arşivi: Kisi Basina Milli Gelir

Eğitim ve Ülke Kalkınması

İnsanlığın önűndeki en bűyűk zorluklardan biri, farklı űlkelerde yaşayan bireylerin hayat kalitelerinin birbirlerinden çok farklı olmaları.   Ekonomistler, bir űlkenin hayat standardının kuvvetli bir göstergesi olarak o űlkede kişi başına dűşen milli geliri kullanırlar. Űlkelerin kişi başına dűşen milli gelirlerini etkileyen bir çok faktör olmakla birlikte, bunların en önemlilerinden biri, űlkenin ortalama eğitim dűzeyidir.  Daha eğitimli űlkelerde kişi başına dűşen milli gelir daha yűksektir.

Aşağıdaki tablo, bazı ülkelerdeki ortalama eğitim düzeyi ve 2013 yılında kişi başına düşen milli geliri gösteriyor. Örneğin, Fas’taki ortalama eğitim 4.2 yıl ve kişi başı gelir 3,000 dolarken, Turkiye’deki ortalama eğitim süresi 6.6 yıl ve kişi başı gelir 10,900 dolar. Uruguay’da ise kişi başı gelir 16.300 dolar ve ortalama eğitim süresi 8 yıldır.

Kıyaslamak gerekirse, ABD’deki ortalama eğitim 13.4 yıl ve kişi başı gelir 53,000 dolar,  Almanya’da ise ortalama eğitim, 12.7 yıl ve kişi başı gelir 46,000 dolardır.

Blog2_Table_TURKISH

Aşağıdaki grafik, dűnya üzerindeki tüm ülkeleri kullanarak, her bir ülkenin kişi başına düşen gelir miktariyla aynı ülkenin eğitim seviyesini göstermektedir. Görüldüğü üzere, düşük eğitim düzeyine sahip ülkeler fakirken, daha eğitimli ülkeler daha yüksek gelir düzeyine sahiptir.

GDP_EDU_TR

Bu grafikte gösterilen eğitim ile gelirin aynı yönde giden ilişkileri ilginç olmakla birlikte, bu, bir ülkenin eğitim seviyesi arttığı zaman o űlkede kişi başına gelir artacaktır anlamına gelmez.

Eğitiminin  gelir düzeyi üzerindeki gerçek etkisini belirleyebilmek için iki tane ters etkeni hesaba katmak gerekir. Birinci ters etken şudur.   Bir űlke ekonomik olarak kalkındıkça  ve ülkenin milli geliri arttıkça, eğitim sistemine daha fazla kaynak aktarılabilinir, ve yapılan bu yatırım ülkenin eğitim seviyesini yűkseltir.  Bu durumda, eğitimin milli gelire değil, tam tersine, milli gelirin eğitime etkisi vardır.  Bu durumda da grafikteki pozitif ilişki gözlenir, fakat  yorumu farklıdır: Űlkeler eğitimli oldukları için zengin değiller; tam tersine, zengin oldukları için vatandaşlarını eğitebiliyorlar.

İkinci ters etken ise şu olabilir:  Arka planda, hem ülkelerin eğitim seviyelerini, hem de ekonomik gelişimlerini ve gelir dűzeylerini etkileyen bir űçűncű etken olabilir. Őrneğin, bazı ülkelerin insanları kültürel olarak okumaya, yazmaya, düşünmeye, bilime, sanata, ve genel olarak eğitime yakın olabilirler.  Bilime ve eğitime açık olmak  gibi bir kültürel özellik eğer o űlke insanlarını daha yenilikçi, yaratıcı, ve üretken yapıyorsa, bu demektir ki ülkenin eğitim ve gelir seviyelerinin yüksek olmasının asıl sebebi ve gerçek itici güç, o ülkedeki eğitim kűltűrűdűr.

Ekonomistler, bu örneklerdeki gibi muhtemel etkileri hesaba katan metotlar kullanarak ülkelerin eğitim düzeylerindeki artışın gerçekten de ülke gelirine doğrudan olumlu etkisi olduğunu gözler önüne sermişlerdir.  Yapılan bilimsel çalışmalar göstermiştir ki, űlkeler arasındaki gelir farklarının önemli bir bölűmű yine ülkeler arasındaki eğitim farkı ile açıklanabilir. Diğer bir deyişle, eğer bir ülkenin çalışan nüfusu daha eğitimliyse, o ülkedeki kişi başına düşen gelir, az eğitimli diğer bir ülkeye nazaran daha fazla olacaktır.

Yine, bilimsel ekonomik çalışmalar göstermiştir ki, eğitim kalitesinin farkı da ülkeler arasındaki gelir farklarını etkiler. Eğer iki ülkenin çalışan nüfusu aynı eğitim düzeyine sahipse, fakat bu ülkelerden birinin  eğitim kalitesi  diğer ülkeye göre daha yűksekse, birinci ülkedeki kişi başına düşen gelir, ikinci űlkeye göre  daha yüksek olur.

Bűtűn bunlar şunu ifade eder: Bir űlkenin insanları daha çok ve daha kaliteli eğitim aldıklarında,  bu artan eğitim dűzeyinin o űlkede yaşayan insanların refahına  (kişi başı gelire) doğrudan etkisi vardır.

(Konunun devamı bir sonraki yazıda)