ÜNİVERSİTE KALİTESİ ve MEZUNLARIN SORUMLULUĞU

Üniversitelerin kaliteleri, bilime yaptıkları katkı ile ölçülür. Dünya’da ve Türkiye’de üniversite kalitesi, üniversitelerin kadrolarında bulundurdukları önemli bilim insanlarının sayıları ve bu kişilerin yaptıkları araştırmaların ve bilimsel yayınların miktar ve kaliteleri ile ölçülür. Kaliteli üniversitelerin kadrolarında kendi uzmanlık konularında bilimin sınırlarını zorlayarak yeni bilgi üreten ve o konunun uluslararası literatürüne katkı yapan akademisyenler bulunur. Bu yeni bilgiler öğrenciye de aktarıldığı için, bilimsel düzeyi daha yüksek üniversitelerin mezunları daha bilgili, daha yetkin ve daha üretken olurlar. Bunun bir uzantısı olarak da, iş piyasasında talep görürler ve kazançları daha yüksek olur. Eğer A üniversitesi B üniversitesinden bilim kalitesi olarak daha ileride ise, A üniversitesinin mezunu B üniversitesi mezununa göre daha kolay iş bulacak, maaşı daha fazla olacak ve iş piyasasındaki rekabette ayakta kalması daha kolay olacaktır.

Üniversitelerin kalitelerini yükseltmeleri için kendi konularında uzman, dünya bilim piyasasında rekabet edebilen (araştırma sonuçlarını uluslararası hakemli bilimsel dergilerde yayınlayabilen) bilim insanlarını kadrolarına transfer edebilmeleri ve bu kişilere araştırma yapabilecekleri ortamı (laboratuvarlar, bilgisayar donanımları, araştırma fonları, vs.) sunmaları gerekir.   Bu pahalı bir üretimdir.

Örneğin, 3,500 öğrencisi olan Sabancı Üniversitesi’nin yıllık bütçesi 120 milyon TL civarındadır. Bu demektir ki, Sabancı Üniversitesi’nde yılda öğrenci başına 33,000 TL harcanmaktadır. Bu 120 milyon TL’lık bütçe, üniversitenin araştırma ve eğitim masraflarını tam olarak karşılayamadığı için, ortaya çıkan bütçe açığı vakıf ve şahıs bağışları ve üniversite dışından alınan proje gelirleri ile desteklenmektedir. Diğer bir deyişle Sabancı Üniversitesi’nde üretilen bilginin ve bunun öğrenciye aktarılmasının maliyeti öğrenci başına her yıl 40,000 TL civarındadır. Bu rakam Koç ve Bilkent gibi nisbeten kaliteli diğer özel üniversitelerde de bu civardadır.

Öte yandan, devlet üniversitelerinin çoğu son derece yetersiz bütçelerle çalışmakta, ve bu sebeple de kadrolarındaki akademisyenlerin kaliteleri ve öğrencilerinin eğitim düzeyi yükselememektedir. 40,000 öğrencili Ankara Üniversitesi’nde öğrenci başına bütçe 15,000 TL; yine 40,000 öğrencisi olan Celal Bayar Üniversitesi’nde öğrenci başına bütçe sadece 6,000 TL’dır. Bu derece düşük harcama ile kaliteli eğitim vermek mümkün değildir.  Türkiye’nin “isimli” üniversitelerinden mezun olan öğrencilerin bile dünya piyasasında rekabet etmeleri zor iken, akademik kalitesi zayıf üniversitelerden mezun öğrencileri daha büyük zorluklar beklemektedir.

Türk hükümetlerinin devlet üniversitelerinin kalitelerini yükseltmek amacına yönelik planı yoktur. Devlet üniversitelerinin kalitelerini artırmaya yönelik kaynağın bir kısmı MEZUNLARDAN gelmelidir.

Üniversite Mezunu’nun Durumu

Üniversite eğitimi almak, bireylerin kendilerine yaptıkları bir ekonomik yatırımdır. Türkiye’de üniversite mezunları, lise mezunlarına oranla, iş hayatları boyunca ortalama olarak toplam 600,000 TL daha fazla gelir elde ederler.

Devlet üniversiteleri ücretsizdir. Diğer bir deyişle, vergi veren vatandaşlar devlet üniversitelerinde okuyan her öğrenci adına, bu okulların üretim maliyetini karşılamak üzere, yaklaşık toplam 100,000 TL ödemektedirler.  Bunun anlamı, halk tarafından başka şekillerde kullanılabilecek olan bu paranın (yol yapımı, memur maaşlarının artırılması, bütçe açığının kapatılması, vs.) üniversitede okuyan bireyi “desteklemek” için kullanılmış olmasıdır. (Bu durumun yanlışlığını anlatan yazı burada)

Buna rağmen, üniversiteden mezun olan bireyler, vergi veren vatandaşların kendilerine vermiş olduğu bu yatırım sermayesini geri ödemeyi düşünmezler.

Bunun en az iki sebebi vardır.

  • Üniversite mezunu birey, toplumun onun adına okul parasını ödemiş olduğunun farkında değildir. Bunun nedeni, Türkiye’de “devlet”in sonsuz kaynağa sahip olduğunun ve devlet bütçesinin dipsiz kuyu olduğunun düşünülmesi, ve bireylerin devletten kendilerine kaynak aktarılmasının bir hak olduğunu düşünmeleridir.
  • Devletin ekonomideki payının yüksek, ve yolsuzluğun fazla olduğu toplumlarda bireyler, bu yolsuzluk ortamında kendilerine “pastadan bir pay” alma çabası içine girerler. Birçok kesimin devlet tarafından sebebi ekonomik olarak açıklanamaz bir şekilde desteklendiği ve ekonomik kuralların adil ve şeffaf olmadığı bir düzende, her bireyin kendi çıkarını düşünerek “devlet”ten (toplanan vergilerden) olabildiğince pay kapmaya çalışması normaldir.

Vergi veren vatandaşların desteği ile para vermeden eğitim alan üniversite mezunlarının toplumun kendilerine yapmış olduğu bu yatırımı geri ödeme yükümlülüğü hukuken yoktur.

Buna rağmen, üniversite eğitimi sayesinde hayat boyu elde edeceği gelir toplamını en az ikiye katlayan bir kişinin, bu artan kazancının bir kısmını kendisine parasız eğitim veren üniversiteye (ve dolayısıyla vergi veren vatandaşa) geri ödemesinde KENDİSİ açısından fayda vardır.

MEZUN OLUNAN ÜNİVERSİTEYE BAĞIŞ YAPMANIN FAYDASI NEDİR?

Mezun olunan üniversiteye mali destek vermek, o üniversitenin kalitesini ve dolayısıyla İTİBARINI ve MARKA DEĞERİNİ yükselttiği için, bu mali desteğin mezuna ekonomik getirisi vardır. Bir üniversitenin kalitesinin ve itibarının yükselmesinin, yıllar önce mezun olmuş kişilere bile — o üniversite ile bağlantılı oldukları için– maddi faydası vardır.  Dolayısıyla, mezun olunan üniversiteye mali yardımda bulunmak, “borç ödemenin” ötesinde, diplomanın değerini yükselterek mezun olan kişiye de fayda sağlar.

ABD’de üniversiteler paralıdır ve okul ücretleri çok yüksek meblağları bulur (en iyi özel universitelerde dört yıl eğitim almanın maliyeti 250,000 dolara kadar çıkar). Buna rağmen, üniversite mezunları, mezun oldukları okullara önemli miktarlarda bağış yaparlar. Sadece 2014 yılında ABD’de şahısların üniversitelere yaptıkları bağış miktarı 38 MİLYAR dolardır. Amerika’nın gelir düzeyinin, 320 milyon nüfusunun, ve yaklaşık her üç yetişkinden birisinin üniversite mezunu olmasının bu rakamda etkisi varsa da, bu neresinden bakılırsa bakılsın yüksek bir rakamdır.

Türkiye’deki yaklaşık 6 milyon üniversite mezununun 4 milyonu mezun oldukları okula yılda 500 TL bağış yapsa, 2 MILYAR TL bağış oluşur. Bu da Celal Bayar Üniversitesi bütçesinin 10 katı, Sabancı Üniversitesi bütçesinin 16 katı, Türkiye’deki devlet üniversitelerinin toplam bütçelerinin %30’una denk bir rakamdır. 

PARAYI VERELİM DE ÇALSINLAR MI?

Yolsuzluğun yüksek olduğu ülkelerde sisteme güven eksikliği vardır ve bu da ülkenin ekonomik potensiyelini etkiler. Üniversite’ye bağış konusunda da aynı sorun ortaya çıkacaktır. Bağış yapmayı düşünen insanların aklında, yapılacak bağışların yolsuzluğa-hırsızlığa kurban gidip gitmeyeceği haklı bir soru işareti olabilir. Fakat bu problemin çözümü kolaydır.  Örneğin, yapılan bağışların listelenip bir web sitesi üzerinden ilan edilmesi ve yapılan her harcamanın herkes tarafından kolayca denetlenebileceği şeffaf bir mekanizma yaratarak bağışta bulunanların güvenlerinin kazanılması zor değildir. İnsanlara güven verecek bir bağış sistemini yaratmak üniversite yöneticilerinin görevidir.

KABAHAT VERMEYENDE DEĞİL, ALMASINI BİLMEYENDE

Üniversite mezunları, mezun oldukları okulu desteklemek isteseler bile, bu bağışları gerçekleştirmek üniversite yönetimlerinin, rektör ve dekanların görevidir. Fakat Türk üniversitelerinin yöneticileri, bağış toplama organizasyonu konusunda çoğunlukla bilgisiz ve deneyimsizdirler. Mezun kitlesinden üniversiteye sağlanacak desteğin önemini hisseden rektörler bile, bu işin nasıl yapılacağından habersizdirler. Mezunları heyecanlandırıp harekete geçirmek profesyonel bir kadro işidir. Bir örnek vermek gerekirse, ABD’de üniversitelerin “bağış toplama” bölümleri vardır ve burada çalışan ekonomistler, istatistikçiler ve psikologlar bilimsel metodlar kullanarak, hangi mezuna (yaşına, cinsiyetine, gelirine, mesleğine, ilgi alanına vs. göre) nasıl yaklaşılır ve hangi metodla ne kadar bağış istenir sorusunun cevabını çoktan vermiş durumdadırlar.   Örneğin, o üniversiteden yeni mezun olmuş genç insanlardan email ve telefon bağlantısı ile mütevazi miktarlarda para bağışı istenirken, maddi durumu kuvvetli olan eski mezunların üzerine üniversitenin ağır topları ile (tanınmış profesörler, dekanlar ve rektör) ile gidilip, daha etkileyici silahlarla (yemek davetleri, vs) yüksek miktarlarda bağış alınmaktadır. Astronomik bağış yapabilecek zengin insanları kalıcı olarak onurlandırmak için onların isimleri binalara, dersliklere, laboratuvarlara, kütüphanelere verilir.

PARA İLE KALİTE ARTAR MI?

Üniversitelerin kalitelerini yükseltmelerinin gerekli şartı kaynaklarının artmasıdır. Dolayısıyla, mezunların kendi üniversitelerini maddi açıdan desteklemeleri önemlidir. Öte yandan, üniversite kaynaklarının artması, kalite artışının garantisi değildir. Kaynakları etkili biçimde kullanmakla yükümlü yönetici kadro (dekanlar ve üniversitenin CEO’su olan rektör) kaynak artışına rağmen üniversitenin kalitesini yükseltmeyi başaramayabilir. Bu durumda sorumluluk yönetici kadrodadır ve değişmesi gerekir.   Örneğin, sıralamada 30. olan bir üniversite, mezunlarının bağışları sonucunda oluşan ciddi kaynak akışına rağmen bilime katkısını ve dolayısıyla akademik sıralamadaki yerini 30un üzerine çıkaramamış ve mezunlarının piyasadaki başarısını değiştirememiş ise, yönetici kadronun değiştirilmesi gerekir. Türkiye’de devlet üniversitelerinin rektörleri devlet tarafından atama şekliyle göreve getirilseler de, üniversitelerine önemli derecede bağış yapan mezunların, bir baskı grubu olarak, başarısız bir rektörü ve yönetim kadrosunu değiştirmek konusunda ağırlığı olur.

Sonuç olarak, üniversite mezunlarının hem kendileri için, hem onların eğitimini sağlayan toplum için, hem de gelecek kuşakların uluslararası rekabet şansını artırmak için yapacakları çok pratik bir proje, mezun oldukları üniversitelere “aldıklarının bir kısmını geri vermeleridir.”

Üniversite yönetimleri bu projeyi başlatacak ileri görüşlülükte değilse, projede ısrar etme sorumluluğu mezunların üzerindedir.

Twitter: @NaciMocan

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>