BİR MİLYON KELİME

Türkiye’nin beşeri sermayesini ve entellektüel kapasitesini artırmanın çok önemli bir yolu, bireylerin okuma alışkanlığını geliştirmektir. Bilimsel araştırmalar göstermektedir ki, okuma yeteneği gelişmiş ve kitap okuma alışkanlığı olan öğrenciler, daha kolay problem çözen, daha yaratıcı, ve okuldaki başarısı (matematik ve fen dersleri dahil) daha yüksek öğrencilerdir. Kitap okumak, insan beyninin analiz yeteneğini artırmaktadır. Düzenli kitap okuma alışkanlığı olan insanların bilgi sentezi yapma ve değişik düşünce ve fikirleri karşılaştırıp analiz etme yetenekleri ilerler.

Dolayısıyla, çalışanının daha üretken, ortalama insanının daha akıllı ve yaratıcı olduğu bir toplum için insanlara okuma alışkanlığını aşılamak gerekir.

Bunu başarmanın bir yolu, Amerika’nın bazı yerlerinde uygulanan bir yöntemi Türkiye’de de uygulamak ve öğrencilerin, normal okul müfredatının dışında, yılda BİR MİLYON KELİME okumalarını sağlamaktır. Bu bir milyon kelime, ortaöğretim ve üstü öğrenciler için geçerli olup, yılda yaklaşık 25 kitap okumak anlamına gelir.

İlköğretim seviyesi öğrencileri için ise bu rakam daha düşük (500,000 kelime) olarak düşünülür, ve küçük yaşta öğrenciler için ana-baba desteği (çocuğun okumasına yardımcı olmak) gerekir başlangıçta.

Yılda BİR MİLYON KELİME yüksek bir rakam olarak gözükse de, bu aslında gerçekleşmesi son derece makul bir hedeftir. Bir çocuğun dersler haricinde yılda bir milyon kelime okuması, iki haftada bir kitap bitirmesi demektir ki, bu yüksek bir tempo degildir. GENEL KURAL, her akşam 30 dakika kitap okumaktır.

“Bir milyon kelimeyi oluşturan yaklaşık 25 kitabın hangi kitaplar olması gerekir?” sorusunun cevabı şudur: Çocuklar, tamamen kendi seçimleri olan, istedikleri bütün kitapları okuyabilmeli ve bu konuda devlet ya da öğretmenleri dahil, hiçbir kişi ya da kurum tarafından kısıtlama getirilmemelidir. Programın amaçlarından biri, çocuklara ders kitapları dışında yeni ufuklar açmak, kendi yollarını kendilerinin bulmalarına yardımcı olmak, ve sorgulayan, düşünen, tartışan bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktır. Bu yüzden, NE İSTERLERSE ONU OKUMALARI son derece önemlidir.

İster “Tavla Şampiyonları” adında bir kitap , isterse “Evrenin Temel Kuralları” nı okusunlar; ister “Futbolun Tarihi” ile ilgilensinler, veya “Hz. Muhammet’in Hayatı,”  “Steve Jobs’ın Hayatı”, ya da “Hitler’in Hayatı”nı okusunlar; ister “Dinler Tarihi” isterse “Nobelli Fizikçiler” adlı kitaplar ilgilerini çeksin; yeter ki bir milyon kelime okusunlar yılda. İster Sait Faik, ister O’Henry hikayeleri, ister Yahya Kemal, ister Orhan Veli şiirleri okumak istesinler; ister Harry Potter’ın maceralarını, isterse Dedektif Ali Bey’in serüvenlerini okusunlar. İster kurgu bilim romanları, ister aşk romanları, ister macera romanları okusunlar. İster Tolstoy, ister Yunus Emre, ister Isaac Asimov okusunlar. Ne okurlarsa okusunlar; yeter ki yılda BİR MİLYON KELİME okusunlar.

Bilimsel araştırmalar göstermiştir ki, anne-babaları düzenli şekilde kitap okuyan çocukların kitap okuma alışkanlığı yüksektir. Bu şu demektir: Türkiye eğer kitap okuma alışkanlığı olan bir genç nesil yaratabilirse, o neslin cocuklarının da kitap okuyan bireyler olması daha kolay, nerdeyse kendinden oluşan, bir durum olacaktır.

Çocukları yılda BİR MİLYON KELİME okumaya teşvik eden bu projenin pratik zorlukları nedir? Bu projenin maliyetini kim karşılayacaktır? Her öğrencinin yılda bir milyon kelime, yani yaklaşık 25 kitap okuması demek, bu öğrencilerin velilerinin yılda 25 kitap satın almaları demekse, bu durum az gelirli aileler için zorluk teşkil edebilir. Fakat, yılda 25 kitap okumak, 25 kitap satın almak anlamına gelmez.

  • Bu projenin finansmanı için özel sektörün desteği kolaylıkla sağlanabilir. Ayrıca, okul kütüphanelerine kitap bağışı için toplum harekete geçirilebilir.
  • Okul ve semt kütüphaneleri bu projede önemli yeri olan birimlerdir. Türkiye’de hemen hiç rağbet görmeyen, çoğu zaman yeri bile bilinmeyen şehir kütüphanelerini yenilemek, modernleştirmek, insanlar icin cazip hale getirmek gerekir. Bunun dünyada nasıl yapıldığına örnekleriyle başka bir yazıda değineceğim. Fakat, insanları cezbeden, tertemiz, çok boyutlu kullanımı olan, ışıl-ışıl modern kütüphaneler yapmak ve “her semte bir cami” projesi gibi, “her semte bir modern kütüphane” projesini hayata geçirmek zor ve pahalı değildir.
  • Gelişmiş ülkelerde, son yıllarda kütüphaneler ödünç kitap verme vasıflarına ilave olarak “dijital kütüphane” olma yoluna girmişlerdir. Kütüphaneler kolleksiyonlarında bulundurdukları kitapların yanısıra, o kitapların elektronik versiyonlarını web-sitelerinde barındırırlarlar. Kütüphane üyesi olan kişi, kütüphanenin web sitesine bağlanarak ve üyelik numarasını girerek, istediği kitabın elektronik versiyonunu bilgisayarına ya da tabletine indirir ücretsiz olarak. Böylece “e-kitap” kütüphaneden ödünç alınmış olur. Herhangi bir kitabı kütüphaneden ödünç almak gibi, e-kitaplar ancak belirli bir süre (bir ay gibi) fonksiyonaldir; bu müddet sonunda okunamaz hale gelir, ve yeniden indirilmesi gerekir. Klasik kütüphanelere, “dijital kütüphane” ilavesi yapmak basit ve az masraflı bir tatbikattır.
  • Hükümetin uygulamaya çalıştığı “Fatih Projesi” isimli proje her öğrenciye bir “tablet” (iPad tipi cihazlar) vermeyi tasarlamaktadır. Bu projeden öğrencilerin fayda sağlayabilmeleri için o tabletlerin uygulanacağı eğitim platformlarını yaratmak gerekir. Yukarda bahsettigim “e-kitap” lara bu tabletler vasıtası ile ulaşmak Fatih Projesi’nin elle tutulur bir üretimi olabilir.

Sonuç olarak, Türkiye’nin beşeri sermaye ve entellektüel güç eksikliğini gidermek  ve gerisinde kaldığımız Dünya Ekonomik Yarışı’nı kaybetmemek için bir an önce çalışmaya başlamak gerekir. Çok boyutlu bu problemin elle tutulur çözüm noktalarından biri Türkiye’nin bilgiye ulaşmayı bilen, düşünen, sorgulayan,  yaratıcı bireyler topluluğu durumuna gelmesidir. Bunun en önemli ve kuşaktan kuşağa etkili olacak yollarından biri, bireyleri kitap okur hale getirmektir. Bu hareketin kıvılcımı ise, öğrencilerin kitap okumaları ile, ne okurlarsa okusunlar, fakat yılda BİR MİLYON kelime okumaları ile sağlanabilir.

Her duyduğuna, her okuduğuna körü körüne inanmayan, kendi analizini yapma bilgi ve özgüvenine sahip, üretme heyecanı duyan, slogan atıcı değil, iş yapıcı, Dünya ile rekabet edebilecek yaratıcı insanlar bu özelliklerine okuma alışkanlığı olmadan kavuşamazlar.

Bağımsız düşünceye ve yaratıcılığa uzun bir yolculuğun sonunda ulaşılır. Bu yolculukta farklı fikirlerle, birbirine zıt görüşlerle, değişik düşünce tarzlarıyla karşılaşmak, değişik bakış açıları ile tanışmak sonucunda bilgili ve bilge insan ortaya çıkabilir.

Bu sebeple, çocuklar ister satın alıp okusunlar, ister kütüphaneden alıp okusunlar, ister evdeki kitabı okusunlar; ister kağıt kitap, ister e-kitap okusunlar; yeter ki okusunlar. Ernest Heminway okusunlar, Orhan Pamuk okusunlar, Gabriel Garcia Marquez okusunlar, Richard Feynman okusunlar, Jose Saramago okusunlar, Yasar Kemal okusunlar, Halide Edip Adıvar okusunlar, Stephen Hawking okusunlar… NE İSTERLERSE ONU OKUSUNLAR; yeter ki yılda BİR MİLYON KELİME OKUSUNLAR!

 

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>